ALEN MARKARYAN
Besiktas'in kapali tribün amigolugunu yapan Alen Markaryan, "Biz 93 yilinda tribün terörünü bitirdik. Bugün hangi deplasmana giderseniz gidin, ya futbolcu ya da taraftar taslanir. Çünkü orasi göz önünde degil, organize bir sey yok" dedi.
Alen Markaryan 1991 yilindan beri Besiktas'in kapali tribün amigolugunu yapiyor. 6 Kasim 2002'deki Fenerbahçe-Galatasaray derbisinden sonra, 4 arkadasiyla birlikte, bir yil her türlü spor müsabakasina girememe cezasi aldi. "Hiç kimseye kirgin degilim. Ceza gelir geçer. Ne de olsa tribünler bize destek çikti. Önemli olan tribünün kararidir." diyor. Her gole sevinemeyen amigo Alen'le tribünleri, taraftarligi, holiganizmi, eski derbileri, yani her seyi konustuk.
Nasil amigo oldunuz?
Bu serüven 1984 yilindaki gecelemelerle, kavgalarla basladi. O zaman geceleri kovalamacalar, tribün kapma mücadeleleri vardi. Bunlar 7-8 sene sürdü. Ama 1990'dan sonra, emniyet, güvenlik açisindan herkesin tribün önüne çikmasina izin vermedi. Sadece 1-2 kisiye izin verildi. Benim amigo olmam, seçimle ya da kararla olmadi. Tribündeki hareketlerimizden, taraftarlarin bana karsi etki tepkisinden kaynaklandi. Bir baktim, omuz vermisler, tribün lideri olmusuz.Taraftarlik asla bir meslek degildir. Taraftar takimina destek veren kisidir. Taraftar maça gelip eller cepte, bagirmadan maç seyreden, çekirdek yiyen ya da neskafe içen kisi degildir. Esas taraftar, takimina destek veren kisidir. Taraftarlik insanin tutkusunu, hevesini, bilinçaltindaki ve özel hayatindaki her seyi bagli oldugu kurum veya kurulusa ya da camiaya verebilmesidir. Sözlükte taraftarlik 'bir seyi benimseyip ona manevî anlamda destek olmak' diye geçer. Taraftarligin gerçek anlami, takimi maç öncesinde ve 90 dakika süresince destekleyip motive etmektir.
Besiktas tribünleri, jenerasyon baginin en kuvvetli oldugu tribünlerdir. Benim, 14-15 yasindayken agabey dedigim insanlar simdi tribünde beni gördüklerinde bana 'Alen Abi' ya da 'Amigo Alen' diye hitap ediyorlar. Aramizda çok iyi bir bag var.
Tribünler tezahürat bakimindan çok zengin. Bu tezahüratlar nasil ortaya çikiyor, nasil besteleniyor?
Bunlar arkadas meclislerinde, toplantilarinda bir yerlerde oturup, çay-kahve ya da bira içerken günümüz müzikleriyle olusturuluyor. Bundan 15-20 sene önce yasanan nota kitligi yüzünden, müzik sistemi hep ayniydi. Yani kisitli müzik vardi ve o yüzden tezahüratlar hep Müslüm Gürses, Orhan Gencebay gibi sanatçilarin sarkilarina dayanirdi. Ama günümüz müziginin gelismesiyle sanatçilar çogaldi. Çok sarki olunca müzik yapmak zor, söz yazmak kolay oluyor. Çok iyi beste yapabilen arkadaslarimiz var. Son 3-4 seneye damgasini vuran, gazetelere konu olan bestelerimiz var.
Biz tezahürat ve slogan konusunda iyiyiz. Aslolan tribünde maçin gidisine göre slogan yaratmak; hakemi, rakip seyirciyi ve futbolcuyu etkileyip kumpasa almaktir. Biz bunu basarabiliyoruz. Çünkü tribündeki taraftarlar gözlerimden ve hareketlerimden beni anlayip hemen harekete geçebiliyorlar. Bunda, bizim kapali tribünün içe dogru yay seklinde olmasi çok etkili. Ben tribünün en ucundaki seyirciyi bile görebiliyorum. Ali Sami Yen ve Kadiköy'de böyle bir ortam bulunmadigi için iletisim zayifliyor, performans düsüyor. Zaten basarimizin yüzde 50'si de buradan geliyor.