"O fotograflar, bizim olmadigimiz zamanlari aktarir bize. Tanimadigimiz yakinlarimizi. Bizi beklemeden gidenleri. Bizim yasadiklarimiz gerçek, onlarin yasadiklari masaldir sanki. Onlarin duruslari, pozlari, bakislari, gülüsleri, giysileri, takilari, üstleri baslari baska türlü büyüler bizi. Bu fotograflarin çekildigi yerlerin ayrintilari, hem bilmedigimiz bir geçmisin kapilarini açar bize, hem de ölümün gizine deggin özel isaretlermis gibi görünür. Fotograflar yitirilmis anlari belgeler. Yitirilmis anlar, zaman ile ölüm arasinda en kisa yoldur. Elbette adini böyle koyamayiz o yaslarda ama, bunu bir duygu olarak, bir önsezi olarak derinlemesine yasariz. ...Biz büyüdükçe, o fotograflar da yeni anlamlar, yeni tarihler edinir. Kimi eski öykü parçaciklari, yeni kavrayislarin isiginda yepyeni anlamlar kazanir; ya da daha önceden bilmedigimiz, yeni duydugumuz, ya da ögrenmemize ancak simdi izin verilen kimi yeni bilgilerle birleserek, toprak altindan çikarilan kirik parçalarin birbirine eklenerek gövdeyi bütünlemesi gibi, yepyeni bir görünüs, yepyeni bir varlik kazanir. Ayni fotograflar gözlerimizin önünde sir degistirir. Hikâyeler derinlesir. Pus ve isik, ayni gölgeler üzerinde yer degistirir. Gözlerini koruyamayanlarin zamanla bakacak fotograflari da kalmaz. Albümler kadar gözlerimizi de korumamiz gerekir, diye düsünüyorum."